M.S.568 yılı, Türük-Bil devletinin 5'inci Hanedanlığının 2'nci kağanı Kül-Tigin
dönemidir.
Kül-Tigin 40 yaşındadır. M.Ö. 879 yılında kurulan Türük-Bil, 1447 yıldır ayaktadır.
Her alanda gelişmiş olan Türükler, hayvancılıkta ilerlemiş, eğitime önem veren
yaylak ve kışlak çadır okullarında çocukları eğiten bir millettir. Bütün Türkistan
topraklarına sahip olmuş olmasından dolayı, dünyada en büyük güçtür ve rakibi
de Çin’dir.
Lakin bu dönemde Çinlilerle anlaşma yapmış, Bizans’la da araları iyidir, ipek
yolunun hakimiyetini elinde tutmak için. Arasının olmadığı tek devlet ise Sasani
devletidir.
Türüklerin uygar bir millet olmalarının yanında savaşçı olmalarının nedenlerinden
biri de, tüm eğlence ve festivallerinde savaşçı ruhu ve bedensel yetenekleri geliştirici
oyunlarının olmasıdır. Kök Börü, at üstünde bilek güreşi, kuşak güreşi, süngüş oyunu,
souş oyunu gibi oyunlarda Türükler tüm yiğitliklerini ortaya koymaktadırlar. Bunun
yanında çocuk yaşta başlayan, ata binmekten başlayıp, ok atma, kılıç kullanma gibi
eğitimler savaşçı öğretmenler tarafından verilmektedir. Mokan’ da 42 yaşında kültürlü,
deneyimli, Kül-tigin ile 25 savaşa bizzat katılmış, askerleri eğiten erdemli bir
öğretmendir. Nişanlısı da 30 yaşında Türük çocuklarına çadır okulunda, Türük kültürünü,
tarihini, inanç değerlerini öğreten bir öğretmendir. Bir türlü evlenememişlerdir, Mokan’ın
sürekli
savaşlarda yer almasından dolayı. Kül-Tigin Mokan’a, sadakatinden ve savaşçılığından
dolayı “Alpagut” namını layık görmüş ve Alpagut Mokan demiştir.
Kül-Tigin’in ipek yolu konusunda Sasanilerle anlaşamaması, buna karşılık Bizansla
anlaşması, Sasanileri kızdırmıştır. Sasani askerleri krallarının emri ile zaman zaman,
yerleşim yerine uzak obalarda yaşayan Türük çobanlara saldırıyor, çobanları
öldürüyor
ve hayvanlarına el koyarak ortadan kayboluyorlardır. Ovada çoban cesetlerinin
bulunması, hayvanların yok olması olayı son zamanlarda sıklaşmaya başlamıştır.
Lakin Sasanilerin
yaptığı bir türlü kanıtlanamamaktadır. Kül-tigin emir verir, bu olayı çözene kadar
obaların yerleşim merkezinden uzak yerlere kurulmasını yasaklar.
Mokan ve nişanlısı Ayımça bir gün beraber avlanmaya çıkmışlardır. Yerleşim yerinden uzaklaşmışlardır. 5-6- Sasani askerlerinin bir Türük çobana saldırdıklarına şahit olurlar
ve Mokan müdahil olur. Çobanı kurtarır, 1 Sasani askerini öldürür, 1’ni ise tutsak alır,
diğerleri ise kaçarlar. Tutsak ve cesedi, Kül-Tigin’in obası önüne getirir, atların sırtından
yere atar. Ve Kül-Tigin’e bu olayı Sasanilerin yaptığını kanıtlar. Kül-Tigin Sasani kralına
tutsağı elçileriyle birlikte gönderir. Bu tür olayların devam etmesi durumunda Türüklerin gazabının Sasanilerin üzerine olacağını yazar ve gönderir. Sasani kralı haberinin
olmadığını, özür dilediğini, bir daha olmayacağını ifade eden karşı yazısıyla cevap verir.
Mokan Kül-Tigin’e nişanlısı Ayımça ile uzun zamandır evlenmeyi beklediğini, izni ile
evlenmek istediğini arz eder. Kül-Tigin kabul eder ve emri ile düğün hazırlıklarına
başlanır.
Büyük, Mokan’a yakışan bir düğün olur. Düğünde tüm savaş oyunları eğlenceli biçimde
ortaya konur. Tüm halk davetlidir. Ziyafetler, eğlenceler, halkın sevinci, mutluluğu tüm ihtişamıyla görülmektedir. Nikah Tenri’nin şahitliğinde önce O’na söz verilerek, sonra
Kağanın ve halkın şahitliğinde gerçekleşir. Bu arada yerleşim merkezini tepeden
seyreden 200 kişilik bir eşkıya gurubu halkın eğlence içindeki zayıf anını kollamış
bekliyorlardır. İçlerinden biri yayını gerer ve bırakır. Ok Ayımça’nn sırtında noktalanır.
Gülmeyi beceremeyen Mokan’ın yüzü gerilir. Ayımça’ya bakar, Kül-Tigin’e bakar.
Kül-Tigin şiddetle ayağa kalkar. Mokan “utacı” diyerek bağırır, hemen utacı (doktor)
gelir, Ayımça’yı kenara çeker. Eşkıyalar tüm süratleriyle yerleşim merkezine
yaklaşıyorlardır. Yaşlı, kadın, çocuk panik içinde obalara koşuyorlardır.
Askerlerden bazıları yayını geriyor, bazıları kılıçlarını çekiyor, bazıları mızraklarını
doğrultuyor ve Kül-Tigin’in obasını çember içine alıyorlardır. Mokan kılıcını çeker ve
Kül-Tigin’in önüne geçer. Eşkıyalar obaları yakıyor, yaşlı, kadın, çocuk demeden
biçiyorlardır. Kanlı, şiddetli bir çarpışma olur. Eşkıyalar yerleşim yerine ve halka ciddi
zarar verirler ama ciddi de kayıp vererek, geri çekilip kaçmak zorunda kalır ve
giderler.
Bu eşkıyaların önce Sasaniler olduğunu sanırlar fakat sonra olmadıkları, soygunlar,
baskınlar yaparak ganimetlerle yaşayan eşkıyalar oldukları anlaşılır. Fakat, Ayımça
ölmüştür. Yerleşim merkezinin dışında kalabalık bir cenaze töreni yapılır. Tebessü-
münden başka güldüğü görülmeyen Mokan’ın gözlerinden sadece birer damla
yaş gelir. Mokan yine yalnız kalmıştır.
Kül-Tigin Türük (Türk) ipeğinin Bizans pazarlarında yer alması için, Jüstinyen’e bir
heyetle ipek gönderir. Heyetin başına deneyimli askerlerinden Mokan’ı ve ona bağlı
10 askeri görevlendirir. Heyet Anadolu’ya girmiş Arz-er-rum (Erzurum) Kaşgar
dağlarında yedi göller bölgesindedir. Kervanlarına saldırılmış, çocukları kaçırılmış,
erkekleri öldürülmüş insanlarla karşılaşırlar. Bu insanlar Mokan ve askerlerinin
Kül-Tigin’in askerleri olduğunu sancaklardaki kartal sembolünden anlarlar ve sığınırlar.
Kaşgar dağlarında eşkıyalarla karşılaşırlar. Mokan eşkıyaların göğsündeki sembolden,
bunların kendilerine saldıran ve Ayımça’yı öldürenler olduğunu anlar ve amansız bir
savaş olur. Mokan kağan emrini yerine getirmeleri için, kağanın mektubunu ve ipekleri
iki askerine teslim eder ve onları Jüstinyen’e gönderir.
Mokan askerlerini kaybeder, eşkıya başını öldürür kendisi de ciddi yaralar alır. Buz
tutmuş göle farkında olmadan atla girmiştir. At daha derinlere ileriye girmek istemez,
Mokan’ı sırtından atar ve gider. Mokan buzlanmış göle düşer, buzlar kırılır ve suya
gömülür. Kurtulma çabaları fayda vermez, elinde kılıcı ile donar.
Türkiye’nin her alanda güçlü olduğu, dünya devleri ile rekabet ettiği, dünya ülkelerinin
güven duyduğu ve lider gibi gördüğü 2020 yılıdır. Teknolojik rekabet yaşlı dünyayı
daha da yıpratmıştır. Küresel ısınmadan dolayı, mevsimlerde değişiklikler dünya
insanlığını da etkilemektedir. 2020 yılı olmasına rağmen hala gelişen dünyaya karşı
direnen insanlarda vardır dünyada. Bu örnekleri Türkiye’de de görmek mümkündür.
Çoban bir çocuk koyunlarını gölün etrafında yaylada otlatırken karların arasından ucu
görünen kılıcı görür. Karları temizler kılıcın uzantısı buzun içinde devam ediyordur.
Karları temizler buzu açığa çıkarır, birde bakar ki kılıcı tutan bir ceset buzun içindedir.
Göl Mokan’ın dönemindeki gibi büyük değildir artık. Küçülmüştür, çobanın koyun
güttüğü yerlerde yaz aylarında bile dolaşmak mümkün değilken, artık karlar zirvelere
doğru çekilmiş, ayazdan başka bir özelliği kalmamıştır.
Çocuk köy karakoluna gider karakol komutanına haber verir. Karakol komutanı önce
gelir, cesedi teşhis eder. Cesedin günümüze ait olmadığı elindeki kılıç ve buz içinde
görünen elbiselerinden bellidir. Daha sonra karakola döner. Bağlı olduğu komutanlığa gördüklerini anlatır. Komutanlık tarihi bir ceset ve bozulmamış olduğunu anlar,
doktorlar devreye girerler. Donmuş cesedin bozulmaması için azot veya sıvılaştırılmış
hidrojen tankı
oluşturulur ve helikopterle cesedin olduğu yaylaya giderler. Komutan gerçekten
cesedin bozulmadığını kendi gözleri ile görür. Helikopter havalanır. Pilot merkeze
telsizle cesedi aldıklarını ve GATA’ya doğru hareket ettiklerini haber verir. Helikopter
küçülerek gözden kaybolur. Mokan azot tankının içinde kristalize görüntü altında
görülür.
“Tenri diledi yeryüzünü yarattı. Yarattıklarının üzerine insanoğlunu oturttu. Yaratmak
Tenri’nin gücüdür, yaşatmak da Tenri’nin gücündendir.”