Neden "SAVAŞ" sözcüğü :
Ülkemizde "uzakdoğu sporları" SPOR kavramı altına alınırken veya SPOR olarak tanımlanırken, biz
niçin SAVAŞ SANATI tanımlamasını kullanıyoruz, özellikle de ısrar ediyoruz.
1 - Türkiye' de bu güne kadar yanlış kullanılan bir kavramı düzeltmek, insanlara doğru kavramı anlatma
sorumluluğu nedeni ile. Ülkemizde "uzak doğu sporları" olarak tanımlanan branşların dünyada ki ortak
adı "SAVAŞ SANATLARI" (MARTIAL ARTS) dır. Ülkemizde bu branşlara coğrafi bir tanım getirilmiştir.
Yani savaş sanatlarına sahip en önemli ülkeler (Çin, Japonya, Tayland ve Kore) bize göre uzak doğu
ülkeleri oldukları için. Biz Sayokan uygulayıcıları olarak geçerli bir sebep değildir. Neden ? çünkü bu branşlara
biz tanımlama getirmeden dünya bir tanımlama getirmiştir. Hatta bu ülkeler kendi branşları için savaş sanatları
tanımlamasını kullanmaktadır. Ayrıca bize göre uzak doğuda bulunan bu ülkeler, örneğin Amerika kıtasında
bulunan ülkeler için nerde durmaktadır. Avustralya, Yeni Zelanda için nerede durmaktadır. Dünyanın bu
branşlar için kullandığı ortak kavramın Türkçesini kullanmak, hem bu mesleği icra edenler, hem de kamuya
doğruyu aktarma konusunda bir sorumluluktur. Biz bu sorumluluğu yerine getiriyoruz. Toplumun yanlış
bilgilendirildiği bu konuda doğruyu ifade ediyoruz. Doğru tanımlamayı kullanmaya da devam edeceğiz.
2 - Niçin savaş sözcüğünden ürküyoruz ki? Biz savaşçı bir milletiz. Türk Milleti savaşçı yapısını hiç bir zaman
zulüm etmek amacıyla ortaya koymamıştır. Savaşçı yapısı her şeyden önce kendine, nefsine meydan
okumasını sağlamıştır. Savaşçı ruhu çalışkanlığını, üretkenliğini geliştirmiş, sabrını pekiştirmiştir. Savaşçı ruhu,
ruhsal disiplinleri kazanmasına, töresine sadık kalmasına sebep olmuştur. Sosyal ve toplumsal başarılar elde
etmesinde, en önemli faktör savaşçı ruhu olmuştur. Verilen görevleri layıki ile yerine getirmesinde savaşçı ruhu
büyük rol oynamıştır. Savaşçı ruhu, barışın korunmasında en önemli hususiyet olmuştur. Nefsini disiplin edip,
vicdan ve gönül sahibi olmasını savaşçı ruhu sağlamıştır.
Günümüz çağında, mesleğimizde ilerlemek, kariyerimizi yükseltmek için mücadeleci mi, yoksa savaşçı mı
olmak gerekir? Sosyal sıkıntı ve ıstıraplara karşı sabırlı durabilmenin yolu mücadeleci ruhla mı, yoksa savaşçı
ruhla mı mümkündür? Sosyal, toplumsal olumsuzluklara karşı direnmenin yolu mücadele ederek mi, savaşarak
mı mümkündür? Psikolojik dayanıklılık eşiğimizi yükseltmek için mücadele mi etmemiz gerekir, yoksa
savaşmamız mı? Mücadele sözcüğü, mutlak kararlılığı ifade eden bir deyim değildir, bize göre. Esnetilebilir,
sündürülebilir bir kavramdır. Kullanandan kullanana değişebilir, biz genel bir bakış ortaya koyuyoruz.
Mücadeleci ruhta, gevşeme, başarısızlıklarda mazeret ortaya koyma, keşke sözcüğünü kullanma olasılığı
daha çoktur. Ama savaşçı sözcüğünde tüm bu olasılıkları ortadan kaldırabiliriz.
Sayokan'da savaşçı ruha sahip insanların yetiştirilmesi amaçlanmaktadır. Yüksek tahsil yapmak, aydın,
çağdaş, üretken fertlerin yetişmesi, başarılarının istikrarlı olması için savaşçı ruha sahip insanların yetişmesini
istiyoruz. Topluma, kamuya zararlı ama kişinin egosuna hoş gelecek, "ben" merkeziyetçiliği geliştirecek her
türlü düşünceye, teklife, fırsatlara karşı durabilen, kabullenmeyen, nefsine meydan okuyabilecek savaşçı ruha
sahip fertlerin yetişmesini hayal ediyoruz. Milli ve manevi değerlerini kişisel çıkarlarının üzerinde tutacak,
kararlı, yumuşamayan, önce devletim, milletim, bayrağım diyebilen fertler ancak savaşçı ruha sahipse mümkündür. "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın", "her koyun kendi bacağından asılır", "gemisini yürüten kaptandır", "gavurun ekmeğini yiyen kılıcını sallar", "ekmeğimi verenin partisindenim" gibi deyimleri bizim savaşçılarımız kullanmaz ve hayata da böyle bakmaz. Bizim savaşçılarımız şunu iyi bilirler ve bunun için önce kendileri ile savaşırlar, daha sonra bu inançlarını yaşama sirayet ettirmek için savaşırlar. Ve bizim savaşçılarımız şunu da çok iyi bilir. Ferdin istikbali, içinde yaşadığı toplumun istikbali ile orantılıdır. İstikbali olmayan bir millet içinde, bireysel istikbalinin olmayacağını çok iyi bilir. Milletinin istikbali için kendi hacmi kadar da olsa üzerine düşen sorumlulukları yerine getirir. İstikbali olmayan bir millet içinde kazanımlarımızın, sahip olduklarımızın huzur, mutluluk getirmeyeceğini çok iyi bilir.
"Savaşçı" kavramına yüklediğimiz anlam budur. Yetiştirmek istediğimiz "savaşçı"larda böyle
yetişmektedir.
|